Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KADIN, ŞAİR, BİPOLAR, İNTİHAR: NİLGÜN MARMARA ÜZERİNE

Resim
      KADIN, ŞAİR, BİPOLAR, İNTİHAR: NİLGÜN MARMARA ÜZERİNE                                                                                                                        DERLEME/İNCELEME   “Biliyorum birgün dayanamayacak küçük kalbim Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye veda edeceğim.” 1987 yılının 13 Ekim günü henüz 29 yaşında genç ve güzel bir kadın, o zamanın şair ve yazarlarının toplanma mekanı olan Kızıltoprak’taki evinin penceresinden ölüme atlayarak  ‘bütün arka bahçelerini’ gördüğü bu ‘iki adımlık yerküre’ ye veda etti. Geride eşine ve ailesine bir mektup bırakarak: “Burada daha ne kadar öleceğim Yeryüzüyle  gökyüzünün aracısı olarak Bulutu haraca kestiğiniz yerde“ Hayat bazıları için her koşulda yaşamaya değer. Bazıları ise yaşadıkları hayatla olan çatışmalarına, üzerlerindeki farklı baskılara ve varoluş sancılarına bir cevap olarak  ‘Hayatın neresinden dönülse kardır.’  diyerek intiharı seçerler. “Hep aynı sırça fanusun içinde ölü bir beb

SİYAHIN ARKASINDAKİ IŞIK

Resim
(Yazı, Sanjay Leela Bahansali’ nin 2005 yapımı BLACK isimli filmi üzerinden ele alınmıştır.) SİYAHIN ARKASINDAKİ IŞIK “ İmkânsız diye bir şey yoktur ya da hayat mucizelerle doludur. ” Hayat bazen herkes için eşit olmayabiliyor. Bazılarımızın önüne engebeli bir yol çıkabiliyor. İşte bu engebeli yolu düz bir yol haline getirmek bizim elimizde. Michelle bebekken görme ve işitme yetisini kaybediyor. Sekiz yaşına gelen kızlarının kendisine ve çevresine zarar verdiğini fark eden ailesi onun bu durumunu anlamayıp onu akıl hastanesine yatırmaya karar veriyor. Tam bu sırada karşılarına çıkan bir öğretmenin dokunuşlarıyla Michelle’in bütün hayatı değişiyor. Öğretmen saldırgan bir kız olan Michelle’i uyumlu bir genç kız haline getiriyor, etrafındaki insanlarla anlaşabilmesini kolaylaştırmak için işaret dilini öğretiyor. Dünyasının siyah olduğunu düşünen Michelle kendi siyahıyla azimle, sabırla savaşıyor. Sonunda üniversiteyi kazanıyor ve zor bir dönem geçirsede mezun olmayı başar

Yazar Ekibimizin İlk Toplantısından…

Resim
Yazar Ekibimizin İlk Toplantısından…   Esen olsun arkadaşlar. 11 Ekim Çarşamba günü ilk toplantımızı yaptık. Katılan, katılamayan arkadaşlara teşekkürler. Fikir alışverişlerinin bol ve verimli olduğu bir toplantıyı geride bırakmaktan mutluluk duyuyoruz. Kaçıranlar için toplantıda konuşulan konulardan birkaçını özet geçeceğim. İlk olarak mesleğimize yönelik “ bir şeyler ” yapmak isteyenleri etrafımızda görmek eminim, herkese moral kaynağı oluyordur. Evet. İlk yazımda yapabileceklerimizin ufak bir değerlendirmesini yapmıştım, toplantıda bunlar biraz daha ayrıntılandı. Peki bunlar nelerdi? Blog sayfamızı şiirlerle, edebiyattan kesitlerle, kitapların psikolojik tahlilleriyle, film incelemeleriyle, anketlerle, röportajlarla renklendirecek arkadaşlarımızın olduğunu gördük. Mesela bir röportaj konusu olarak “ Şizofreni nedir? ” şeklinde sokağa inip şizofreni dendiğinde akla neler geliyor öğrenebiliriz diye düşündük. Çocuklara özel röportaj yapabiliriz dedik. Şimdiden bir röpor

İçimdeki Çocuğun Sesi

Resim
İçimdeki Çocuğun Sesi Mantarlara özenmiş şemsiyeler Yağmurlu bir gecede açılır yüreğimde Yine de içimdeki çocuğun ıslanmasına engel olamam Ölümü çikolatanın tadına bakamadan tadan çocukların kanlarıyla sindirilmeye çalışılan oyuncaklarını Biriktirir camdan kavanozlara gençliğim Selam gönderir içimdeki çocuk Senin içinde “sen”den saklanan çocuğa Tutalım birbirimizin ellerinden Kutu kutu pensenin ne işe yaradığını bilmediğimiz yaşlara dönelim geri Yeniden tek derdimiz oyun oynamak olsun Akıtmasınlar sulu boyalarımızı bez bebeklerimizin eteklerine Kırdık diye camlarını patlatmasın toplarımızı büyükler Hayali kahramanlarımız içimizdeki çocukları birbirine kavuştursun Evrensel bi salıncakta dönelim fırıldaklar gibi Kocaman ellerini çeksin büyükler hayallerimizin üstünden Sadece kartopu savaşında yer almalıyız! Bükmeyelim güneşi kocaman ampul sanan kardelenlerin boynunu Uzat sen de elini! Duyuyor musun içindeki çocuğu ? Ken

MIŞ MEĞER

Resim
                                    Dünyada iyi bir şeyin insanın canını yakması mümkün mü? Mümkün mü kıldan ince bir yüreğin bu dünyada kırılmaması?   Mümkünmüş meğer tekerrürün acı çığlıklarının insanın içini parçalaması. Yakıyormuş meğer düşünceli olmak ve kırıyormuş kalbini ayırt etmeden değer vermek. Ancak mümkün değilmiş kırılmaması, kıldan ince bir yüreğin. Vicdanı nakış nakış merhamet dokunmuş bir insanın meğer ne kadar kolaymış nakışlarını çözmek ve zormuş şair ruhlu kızımızın yeniden gülümsemesi. Çünkü kök salmamış kalbinde yeşermiş tek bir fidan. Dönmüş bir harabeye kalbi ve ezilmiş bencil insanların ayakları altında değeri. Tükenmiş yavaş yavaş. Kalmamış ne boğazında ki düğümleri çözmeye ne de öyle değil böyle demeye dermanı. Geceleri kurtarmaya çalışmış hıçkırıklarından soluksuz kalan nefesini ve gündüzleri başka biriymiş yalancı gülücüklerin arkasında. Taşımış bir hamal gibi senelerce, zorlanan ruhuna ağır gelse de bu yük. Acımasız bir sürgünün ağır aksak adımları

SELAM VE FARKINDALIK

Resim
“ Selam vermek sünnet, almak farzdır ” denir. Yani selam, bu kadar önemli bir şey. İnsanlara, onların değerli olduğunu hissettiren ender şeylerden biridir selam. Karşınızdaki kişiye “ Sen burdasın, varlığından haberdarım ve bunu biliyorum ” demenin kısa bir yolu yani. Hatta ve hatta tek bir kelime, yani öyle çok da sizi zorlayacak bir noktası yok bu işin. Tanıdığınız birinin yanından geçerken size selam vermemesini düşünsenize. Bu resmen sizi görmemezlikten gelmektir ve içinde bulunduğunuz o an için düşünceler iniz hepimizin malumu. Selam o kadar önemli bir şeydir ki insanın artık hiç hazzetmediği kişilerle konuşmaması şu şekilde ifade edilir: “ Selamı sabahı kesti! ” Zenginleşmek… Gönül olarak mı maddi olarak mı? Biz gittikçe maddi olarak zenginleşiyoruz ama gönül olarak fakirleşiyoruz. Bu aslında bir laf cambazlığı değil. Gerçekten kötüye gidiyoruz. Zira paranın çokluğu aynı zamanda gururu da beraberinde getiriyor. Gururun gelmesiyle de insanlığını unutuyor insan. Hayır, b

Gönül İşi

            PDR bölümünde 2. sınıftayım. Kocaeli’ye, Bolu’dan merkezi yatay geçişle geldim. Çok da isteyerek geldiğimi söyleyemem. Çünkü birçok PDR’cinin derdinden olan bir dert bende de hâkimdi: Hukuka puanım yetmemiş, doğal olarak ona en yakın iki bölümden birisini tercih etmek zorunda kalmıştım.             Hukuk benim için küçüklük hayalimdi. 96 doğumlu olmam hasebiyle şuan PDR 4’te okumam gerekirken, sırf bu hukuk hayali yüzünden 3 kez üniversite sınavlarına girmiştim. Aslında hayalim için uğraşım halen devam ediyor. Açıktan da adalet okuyorum. Ama bu inat, nereye kadar sürer, orasını Allah bilir. Küçüklüğümde de bu inat, aslında bir hayal kıvamındaydı. Çalışma masamın önünde o ünlü adalet heykeli dedikleri Themis , diğer yanında “ Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı ” ( memleketimin Eskişehir olması nedeniyle ) yazılı ev yapımı, el emeği küçük bir tabela... Adalet Bakanlığı’nın makam bayrağını derseniz ona da gitmişti aklım; ama o baya pahalı. Bu hayalimi her yerde dinlendirmemd
Resim

Kocaeli Üniversitesi PDR Topluluğu

Kocaeli Üniversitesi PDR Topluluğu Esen olsun arkadaşlar. Ben Furkan Bayram. PDR bölümü öğrencisiyim. Nasılsınız? Kocaeli Üniversitesi PDR Topluluğu olarak sonunda özgün ve özgün olmayan içeriklerle karşınızda olacağız. “ Özgün olmayı anladık ta özgün olmayan neden abi? ” diyebilirsiniz. Buradaki ana amacımız, bölümümüz için “bir şeyler” yapmak. Bunu yaparken de kabul edilmiş gerçeklikleri sizlere sunmakta bir sakınca görmeyeceğiz. Yani ille de kendi hikayemiz değil, başkalarının deneyimlerini de paylaşacağız. Herkesin deneyimi bizim için altın değerinde , ve bu altınlardan olabildiğince toplamak istiyoruz. Bu konuda bizimle deneyimlerinizi paylaşabilir ve daha çok kişinin bu deneyimlerden faydalanmasını, farkındalığın artmasını sağlayabilirsiniz. İçeriklerimiz bilgilendirici olmanın yanında, eğlendirici, hüzünlendirici, düşündürücü ve gülümsetici de olacak. Kısacası okuyana bir şeyler verebilmek çabasında olacağız… Bu blog sayfası kişisel bir blog sayfası gibi değil, ilerde de