Jung'un Analitik Kuramı’na Göre Bitirgen'in Analizi

Jung, zihinden ve zihinsel etkinliklerden söz ederken bunların yerine hem bilinç hem de bilinçdışını kapsayan ruh(psişe) ve ruhsal(psişik) terimlerini kullanmıştır. Ruhsal yapı çok çeşitli fakat aynı zamanda kendi aralarında iletişim halinde olan birtakım sistemlerden oluşur.
Jung içgüdüdoğuştan getirilen, bütünlük özelliği gösteren ve düzenli olarak yinelenen davranış tarzları olarak tanımlamış ve insanın içgüdüler tarafından yönlendirildiğini ifade etmiştir.
Jung’un ruh kavramı dinamik, sürekli hareket halinde olan ve aynı zamanda kendi kendini düzenleyen bir sistemdir ve bu sistemin enerji kaynağı da libidodur. Jung'a göre libido doğal enerjidir ve öncelikli görevi kişiliğin işleyişini sağlamaktır. Klasik psikanalitik görüşten farklı olarak libidonun yalnızca cinsel içerikli olmadığını belirtmiştir. Libidonun kaynağı, ruhsal yapı içindeki karşıt ögelerin yarattığı gerilim ve kişinin yaşantılarıdır. Besinlerin beden tarafından tüketilip fiziksel enerjiye dönüştürülmesi gibi, yaşantılar da ruhsal yapı tarafından tüketilip psişik enerjiye dönüştürülmektedir.
Jung'un bir diğer kavramı ise değerdir. Değer belli bir psişik ögeye aktarılan enerjinin miktarıdır.
Kompleksler ise bilincin kontrolünden kaçmış ve ruhsal yapının karanlık alanı içinde ayrı bir bütünlük oluşturmaya çalışan ancak bir taraftan da her an bilincin performansına yardımcı ya da engel olabilen psişik yapılardır. Bir kimse komplekse sahip olmaz, kompleks ona sahip olur. Bir kompleksin toplayıcı gücü sahip olduğu libido miktarına yani değere bağlıdır. Komplekslerin büyük başarıların esin ve güdü kaynağı olduğu durumlar da vardır.
-Kişiliğin Yapısı
Jung'a göre kişilik birbirleriyle etkileşimde bulunan ve bilinç, kişisel bilinçdışı ve kolektif bilinçdışı olarak adlandırılan üç farklı bilinçlilik düzeyinde işlevini sürdüren bir dizi sistemden oluşur.
Bilinç
Tıpkı Freud gibi Jung da bilinci okyanusun ortasında yükselen küçük bir adaya benzetmektedir.
1- Ego
Farkındalığın merkezidir. Ruhsal yapının bilinçli düşünceler, duygular, anılar ve algılardan oluşan ve kişiye kalıcı ve sürekli bir kimlik duygusu veren parçasıdır. Ego bir düşüncenin, duygunun, anının ya da algılamanın varlığını kabul etmediği sürece onun bilince getirilmesi imkansızdır.
2- Persona
Jung bireyin dış dünya ile ilişkilerinde uyum sağlaması ya da başa çıkabilmesini sağlayan sisteme, antik çağ aktörlerinin giydikleri maskenin adı olan persona  ismini vermiştir. Persona kişinin toplumsal beklentiler doğrultusunda takındığı ve toplumun kişiyi buna göre değerlendirdiği koruyucu bir yüz, dış dünya ile ilişkilerini sağladığı bir gerekliliktir. Ayrıca bir kişinin birden çok maskesi olabilmektedir.

Kişisel Bilinçdışı
Bir zamanlar farkında olunan ancak bastırılmış ya da zamanla unutulmuş çatışma ve anılara ev sahipliği yapar. Bireyin kendisine özgüdür ve bilincin biçimlendiricisidir. Freud'ta bilinçöncesine benzer, bilince getirilebilir.
1- Gölge
Jung kişisel bilinçdışımızda bulunan diğer yüzümüzü gölge olarak adlandırmaktadır. Gölge içimizdeki engellediğimiz her şeyi yapmak isteyen kişiliğin daha düşük düzeydeki parçasıdır. Utanç duyduğumuz ve kendimizle ilgili bilmek istemediğimiz her şeydir. Bireyin içinde yaşadığı toplum ne denli kısıtlayıcı olursa, gölgesi de o kadar geniş olacaktır. Ego ile gölge birlikte işlev gösterdiklerinde gölgenin gücü faydalı işlere aktarılır ve kişi kendisini yaşam dolu hisseder. Ayrıca diğer insanlarda hoşumuza gitmeyen özellikler genellikle gölgemizde yer alan özelliklerdir.
Kolektif Bilinçdışı ve Arketipler
Kolektif bilinçdışı Jung'un en orijinal ve tartışılan kavramıdır. Bilinçdışının kişisel bilinçdışından daha derinlerde olan bölümüdür. Ruhsal yapı, insanın yaşamı boyunca karşılaşacağı yaşantılara nasıl tepki vereceğini belirleyen özellikleri kalıtım yoluyla getirmektedir. Bu nedenle de birey yalnızca çocukluğundaki geçmişiyle değil aynı zamanda türünün geçmişiyle de bağlantılıdır. Bu açıdan kolektif bilinçdışı ruhsal miras olarak da adlandırılabilir.
1- Arketipler
Bir kimsenin atalarında da olan, belli yaşantıları belli yönde algılama eğilimine sahip olmasıdır. Arketipler evrensel oldukları için de her insan aynı temel arketip imgelere kalıtım yoluyla doğuştan sahip olmaktadır. Arketipler belirgin tepki tarzları değil de algı tarzları oldukları için içgüdülerden farklılaşırlar. Arketipler bilinçdışı olduklarından yalnızca varsayım olarak kabul edilebilirler.
-Kişiliğin Gelişimi
Bireyleşme ve Bütünleşme
Jung'a göre kişilik gelişiminin hedefi ‘bir kimsenin psikolojik bir bütün, bölünemez bir birlik ya da bütünlük haline geldiği süreç' olan bütünleşmedir. Bireyleşme ve bütünleşme birbirinden farklı ancak aynı anda varolan süreçlerdir. Bütünleşmeye doğru atılan ilk adım kişiliğin bütün yönlerinin bireyleşmesidir. Bu süreç ‘ayrılarak ve güçlenerek birliği sağlama' olarak açıklanabilir.
Karakter Tipolojisi
Jung insanların sahip oldukları iki genel tutuma (dışadönüklük/ içedönüklük) ve dört temel işleve (düşünme/ duyum/ hissetme/ sezgi) bağlı oluşan sekiz kategoriden birine yerleştirilebileceklerini belirtmiştir.
Carl Gustav Jung'un kuramdan genel hatlarıyla bahsettikten sonra, şimdi Bitirgen kitabını Jung’a göre değerlendirebiliriz.   
Bitirgen’de anne kompleksi olduğunu görüyoruz. Annesiyle ilişkisi bozuk ve daha çok babaya yakınlık gösteriyor.
Karakter özellikleri ele alınırsa Bitirgen daha çocukluktan ergenliğe geçiş evresinde olduğundan tam olarak nasıl bir karakteri olduğunu çözemiyoruz. Fikirleri ve davranışları değişim halinde, bu sürecin ilerisinde ‘psikososyal moratoryum' görülebilir. Bununla beraber Bitirgen’in içedönük duyumsal tipe yakın olduğu söylenebilir.
Bitirgen’in davranışlarından yola çıkılarak persona kavramına da atıfta bulunulabilir. Telefon konuşmalarını dinlediğini herkesten sakladığını görüyoruz. Bunun yanlış olduğunu ve duyulursa ceza alacağını biliyor fakat merakına yenik düşerek yanlış olan davranışı gerçekleştiriyor. Buradan hareketle yakın çevresinde başka bir algı oluşturmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Ayrıca kitabın bir bölümünde bayılma numarası yaptığını görüyoruz.
Kitap Jung açısından ele alınacaksa Bitirgen’in gördüğü rüyalara da değinmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Bu rüyalar incelendiğinde Bitirgen’in babasına duyduğu güven, öğretmeninden korkması ve ona geliştirdiği endişeli duygular, kendini zayıf ve güçsüz hissetmesi üzerinde durulabilir.
                                                                                                                                                                                           
                                                                                                                      SEDA ALEYNA ÖZEN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN, ŞAİR, BİPOLAR, İNTİHAR: NİLGÜN MARMARA ÜZERİNE

Kocaeli Üniversitesi PDR Topluluğu