Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’na Göre Bitirgen’in Analizi
Erikson’un psikososyal kuramı psikoanalitik kuramlar çerçevesinden ele alınır. Psikoanalitik kuramlar, gelişimi temel olarak bilinçdışıyla ve duygularla açıklarlar. Davranış yalnızca yüzeysel bir özelliktir ve davranışı anlamak için zihnin sembolik işleyişi analiz edilmelidir. Bu temelde Erikson insanın psikososyal dönemler içinde geliştiğini öne sürer. İnsan davranışının asıl güdüsü sosyal doğadadır ve diğer insanlarla birlikte olma isteğini yansıtır. Ayrıca gelişimsel değişim yaşam boyu devam eder.
Erikson’un kuramından baktığımızda gelişim, yaşamımız boyunca 8 dönemde ortaya çıkar. Her dönemde, o döneme özgü gelişimsel bir görev kişiyi çözmesi gereken bir kriz ile yüzleştirir. Erikson’a göre bu kriz bir felaket değildir; fakat hem potansiyelin genişlemesi, hem de kırılganlığın artmasıyla kendini gösteren bir dönüm noktasıdır. Birey bu krizleri ne kadar başarılı bir şekilde çözerse o kadar sağlıklı bir gelişim gösterecektir. Erikson’un 8 psikososyal dönemi şu şekildedir:
1-) Temel güvene karşı güvensizlik (0-2 Yaş)
2-) Özerkliğe karşı Kuşku, Utanç ve Şüphe (2-4 Yaş)
3-) Girişimciliğe karşı Suçluluk (4-6 Yaş)
4-) Başarıya karşı Aşağılık Duygusu (6-12 Yaş)
5-) Kimlik Kazanımına karşı Rol Karmaşası (12-18 Yaş)
6-) Yakınlığa karşı Yalıtılmışlık (18-30 Yaş)
7-) Üretkenliğe karşı Durgunluk (30-60 Yaş)
8-) Benlik Bütünlüğüne karşı Umutsuzluk (60 Yaş ve sonrası)
Bitirgen kitabındaki ana karakterimiz –Bitirgen- ergenlik dönemindedir. Kitapta Bitirgen’in ailesiyle, arkadaşlarıyla, diğer sosyal çevresiyle olan yaşantısına ve ilişkilerine tanık oluyoruz. Erikson’un kuramına göre Bitirgen, kimlik kazanımına karşı rol karmaşası evresinde. Bitirgen bu evreden önce olan 4 evreyi başarılı veya başarısız bir şekilde atlatmış durumda. Aslında Bitirgene şöyle bir baktığımızda ilk psikososyal dönemi çokta başarılı atlatamadığını görürüz. Çünkü başkahramanımızda dünyanın iyi ve yaşanası bir yer olduğu yönünde bir beklenti yok ve Bitirgen’in insanlara karşı güven sorunları var. Böyle bir beklentinin olmaması ve güven sorunlarının olması güvene karşı güvensizliğin baskın olduğunu, bu dönemin sorunlu geçtiğine işaret ediyor.
Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra, Bitirgenimiz için okul, hayatının en renkli kısmıdır. Evden, komşulardan uzak, dersleriyle zaman geçirmek onu mutlu ediyor. Çünkü okuldaki başarıları, olumsuz bir tavırla karşılaşmıyor. Okul hayatı, Erikson’un başarıya karşı aşağılık duygusu evresi kapsamında Bitirgenimiz’e iyi geliyor diyebiliriz.
Kimlik kazanımına karşı rol karmaşası evresinde bir genç, bütün olası ve hayal edilebilen ilişkiler arasından kişisel, mesleki, cinsel ve ideolojik kararlar konusunda bir dizi seçim yapmaktadır. Kimlik kazanımına karşı rol karmaşasını çözmenin anahtarı ergenlerin başkalarıyla etkileşiminde yatar. Genç insanın iletişimde bulunduğu diğer insanlar onun kim olduğuna ya da kim olması gerektiğine ilişkin bilgiyi ergene geri yansıtan bir ayna olarak hizmet etmektedir. Bu yüzden bir kimliğin ilerleyişi, toplumsal ve ruhsal bir süreçtir. Eğer ergenler sağlıklı bir şekilde rollerini keşfeder ve yaşamda izleyebilecekleri olumlu bir yörünge belirlerlerse kendilerine has ve diğerlerinden farklı orijinal bir kimlik edinmeye çalışırlar, kendilerine uygun mesleği seçmeye yönelirler, duygusal bağımsızlık kazanma ve birey olma yolunda adımlar atarlar, kimlik bunalımı yaşayıp değerleri sorgularlar ve kendilerine has; fikir, değer, inanç ve ideoloji geliştirirler. Eğer bunları başaramazlarsa kimlik karmaşası egemen olur. Tüm bunlara ek olarak Erikson aslında kimlik duygusunun bir defada ve bütünüyle asla kazanılmadığını ya da sürdürülmediğini söyler. Şöyle ki ergenlikte bir bunalımı olmalıdır. Ergen kendine “Ben kimim?” ya da “Sonsuzluk ne demek?” gibi kendini keşfetmesini sağlayan sorular sormalıdır ama kimlik keşfi uzun süren bir süreçtir ve genç yetişkinliğe kadar sürebilir.
Elimizdeki tüm verilerle tekrar başkahramanımız Bitirgen’e dönersek, Bitirgen aynası olan sosyal çevresinden pek olumlu dönütler alamayan bir genç. Zaten ailesinde var olan bunaltıcı kavga hali ile birlikte ona değerli olduğunu hissettiren kimse yok. Sadece babasıyla iyi anlaşıyor ama o da devamlı sarhoş olduğu için onunla da yalnızca uyurken güzel vakit geçirebiliyor. Annesi onu devamlı rencide ediyor, komşularının önünde aşağılıyor. Ablası ve abisiyle de doğru düzgün bir iletişimi yok. Tek yaptıkları Bitirgen’e hakaret etmek. Ailesinden yana bu kadar şanssızken ne yazık ki Bitirgen’in arkadaş çevresi de yok. Kasabadaki tek arkadaşı Müjde ablası.  Sırdaşı, dostu ve Bitirgen’in sığınacak tek limanı.. Bitirgen’in benlik saygısını geliştirecek, onunla yapıcı bir iletişim kurabilecek ve onu anlayıp dinleyecek tek insan. Bitirgen Müjde ablasına komik bir şeyler anlattığında Müjde ablası ona sen ne kadar komik bir kızsın der hep. Bu geri dönüt Bitirgen’in kimlik keşfi için attığı minik bir adımdır. Yine de Bitirgen’in, kimliğine ilişkin geri dönüt alabilmesine olanak sağlayacak nitelikte bir sosyal çevresi yok. Tüm bunlara rağmen Bitirgen’in inançlar, değerler ve dini konular üzerinde bir sorgulama halinde olduğunu görebiliyoruz. Müge ablası öldüğünde oturup uzun uzun düşünüyor. Kendi kendine sorular soruyor: “ Toprağın altında boğulmuyor musun? Geceleri ne yapıyorsun? Allah evreni gençleri öldürsün diye mi gönderdi yani? Annelerine hiç mi acımadı? “
Aynı zamanda kendine ait bazı değerler oluşturmuş. Mesela ablasının evlilik sürecini gözlemliyor ve Ben asla evlenmeyeceğim” diyor. Bunun yanı sıra Bitirgen sevdiği ve sevmediği kişilerin farkında. Tabi onları neden sevip sevmediğinin de. Sevdiklerini daha yakından tanımaya çalışıyor. Bununla ilgili ise şöyle düşünüyor: “…Çünkü eğer sevdiklerimizi yakından tanıyamazsak sevgimizi tam olarak gösteremeyiz…”
Bitirgen bir süreliğine telefon santralinde çalışırken bu işin tam da kendisine göre bir iş olduğunu fark ediyor. Meslek seçimine ilişkin de bir arayış içinde.
Aslında kitaba genel anlamıyla baktığımızda Bitirgen’in sosyal çevresi, onun kimlik gelişimini her ne kadar olumlu anlamda desteklemese de Bitirgen’in hayata ilişkin hep bir düşünme halinde olduğunu görüyoruz. Değerleri, inançları, fikirleri, ideolojileri her şeyi sorguluyor. Geldiği gibi almıyor. Kimlik bunalımını kendine has bir kimlik oluşturarak çözme yolunda minik adımlarla ilerliyor..
KAYNAKÇA
Steinberg, L. (2013). Ergenlik. Çev. Figen Çok ve diğerleri Ankara: İmge Kitabevi
Santrock, J.W. (2017). Yaşam boyu gelişim gelişi psikolojisi. Çev. Galip Yüksel Ankara: Nobel Yayıncılık

AYŞE ŞAHİN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN, ŞAİR, BİPOLAR, İNTİHAR: NİLGÜN MARMARA ÜZERİNE

Kocaeli Üniversitesi PDR Topluluğu